6 Eylül 2021 tarihli Hürriyet gazetesinde “Diyanet İşleri Başkanı ‘Adli Yıl’ Eleştirilerine Yanıt Verdi” başlıklı bir haber var:
“Adaletin günümüz dünyasının ihtiyaç duyduğu en önemli değer olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ali Erbaş, ‘Dünyamız savaşlar, salgınlar, yoksulluk, terör gibi devasa sorunların kuşatması altında tarihin en zor dönemlerini yaşamakta. Maalesef İslam dünyasında dinin doğru anlaşılmamasını da kabul etmek zorundayız. Bunun pek çok sebebi var. İslamın küresel müdahalelere maruz kaldığını, herkesin yaşama hakkını hak olarak ilan eden İslamın muazzez yapısının terör örgütlerince istismar edildiğini görüyoruz’ dedi.
Erbaş, adli yıl açılışına katılması ile ilgili tepkilere de ‘Önderler olarak boş alan bırakmamamız lazım. Adaletsiz İslam olur mu? ‘İnanç, sokakta olmasın insanın içinde olsun, insanla Allah arasında olsun, evine, ticaretine, siyasetine, adaletine, yargısına yansımasın. Görüyorsunuz ortalığı ayağa kaldırıyorlar. İnançtan ayıklansın istiyorlar oraları adeta’ diye yanıt verdi.”
Aralarında ben fakir de olmak üzere birçok yazar ve siyasetçi DİP Başkanı Ali Erbaş’ın Adli Yıl ve Yargıtay binasının açılışına katılıp dua etmesine Türkiye Cumhuriyeti’nin laik anayasasına ayrı olduğunu yazıp söyledi, mevcut anayasanın ilgası anlamına geldiğini iddia etti. Yukarıda okuduğunuz haberde, bu iddia ve suçlamalara herhangi bir yanıt var mı? Bu metin eğer yanıt ise “İt ürür kervan yürür!” anlamındadır.
İslam dünyasında İslam dini eğer doğru anlaşılmıyor ise bunun suçunun tamamı bizzat dinde ve Ali Erbaş da başlarında olmak üzere şahsen din adamı ve görevlilerine aittir.
İslam terör örgütlerince suç gene din adamlarında ve İslam dünyasının tamamına aittir.
“İslamın küresel müdahalelere maruz” kaldığı iddiası tamamen bir safsatadır. Müdahale ettirme, bu kadar aciz misin!?
Ali Erbaş bir toplumsal önder değildir. Bir devlet memurudur. R.T. Erdoğan’ın yanında sahneye çıkmasına bakıp tuhaf vehimlere kapılmasın, R.T. Erdoğan sahneden inince birinci derecenin dördüncü kademesinden maaş alan bir devlet memuru olduğunu anlayacaktır. Bir devlet memuru olarak anayasaya, yasalara, özel olarak DİB yasasına, DİB’in Kuruluş ve Görev Yönetmeliği’ne uymak zorundadır. Aleyhte durumda, R.T. Erdoğan da koruyamaz kendisini, çünkü anayasa ve yasalara aykırı emirleri uygulamamak hakkına sahiptir. Seçim kendisinin!
Din adamı niteliğine gelince: Artık din adamı falan değil bu adam, Cumhuriyet düşmanı bir kışkırtıcı! “İnanç, sokakta olmasın insanın içinde olsun, insanla Allah arasında olsun, evine, ticaretine, siyasetine, adaletine, yargısına yansımasın. Görüyorsunuz ortalığı ayağa kaldırıyorlar. İnançtan ayıklansın istiyorlar oraları adeta” diye T.C. Anayasası’nın 2. ve 24. maddelerini kaldırıp kubura atan adama başka ne denir? İnanç (siyasal İslam) sokağa ne yapmak için çıkacak, baskın ya da darbe yapmak için mi, yoksa Taliban adaleti getirmek için mi? Müminin inancı elbette kendisiye Allah arasında olacak, araya Ali Erbaş ve tarikat şeyhleri mi girecek?
İnanç yani İslam kuşkusuz müminlerin evine girecek, giriyor zaten ama SİYASETE, TİCARETE, ADALETE, YARGIYA giremez. Yasaktır! Girdiği zaman rejimin adı ŞERİAT olur, ŞERİAT! Ey devlet memuru Ali Erbaş, dinin siyasete, ticarete, adalete, yargıya girmediği rejime LAİKLİK denir. Anayasanın değişmez 2. maddesinde yer alıyor. “Ortalığı ayağa kaldırıyorlar” diye tanımladığını insanlar, sizin anayasanın ikinci maddesine karşı darbe yapmak istediğinizi anladıkları için “ayağa kalkarak” sizi ihbar ediyorlar.
Devlet memuru Ali Erbaş, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun (Değişik: 12/5/1982 - 2670/1 md.) “Sadakat”le ilgili 6. maddesinde yer alan “YEMİN”i hatırlatmamız gerekiyor:
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na, Atatürk İnkılap ve İlkelerine, anayasada ifadesi bulunan Türk milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; insan haklarına ve anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilerek bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”
Ettiği yemine sadık kalmayana kalleş ve onursuz denir?!
Özdemir İnce / CUMHURİYET