Güzel ülkemiz için yazıyoruz - HAYATI NASIL OKUMALIYIZ ? Şeffaf Gazete
http://seffafgazete.com/yazarlar/Merve--Sari/29809/hayati-nasil-okumaliyiz-

 

Mutlu Mutlu

Mutlu Mutlu
HAYATI NASIL OKUMALIYIZ ?
28 Ocak 2017, 12:30

 

Her yeni günün sabahında zorunluluklara, kalıplaşmış yaşantımıza kaldığı yerden devam etmekten farklı, ne yazık ki bir şey yapamıyoruz. Bizi ruhumuzun özgürlüklerinden alıkoyan şey ne idi? Yarınların meçhuliyetinde hayatımızın amacı; takip edilme ve beğeni alma arzusu oluvermiş.

İyisiyle kötüsüyle, osuyla busuyla bir şekilde hayat gelip geçiyor. Her sabah kedimin beni uyandırmak için üzerimde zıplayıp oynaması, koridora sarmış olan kızarmış ekmek kokusuna karışmış kahve aromasıyla, merhaba yeni gün. Sebepsiz bitkin uyanışların ardından yüzünü yıkayıp, anlamsız ifade ile aynada suratını izlemek ve alışılagelmiş ritüeller sonrası işe, okula, gerekli gereksiz bir şeylere devam ediyoruz. Peki gerçekten ne istiyoruz? Bu soruyu kendimize samimi bir şekilde sorabiliyor muyuz? Sorabilsek bile doğru cevaplandırabilir miyiz? Cevaplandırsak bile yapabilmek için cesaretimiz var mı?

Saydam prangalarımızla bize verilen emirler, bağlılıklar izin verilenler doğrultusunda adım atıp, istenilen oylar, izletilen reklamlar ve tüketim ağında sana ayrılmış çemberde koşan bir deney faresi misali. Ve daha senin gibi milyarlarcası, bu sistemin bir parçası. Çoğu kez Black Mirror 2’de ki gibi koşu bandında tüm gününü koşarak geçiren, aldığı puanla küçük ödüller alıp hayatını bu şekilde geçiren topluluktan pek bir farkımız yok gibi. Modern dünyamızın ne denli esaret dolu olduğuna dair, farklı bir bakış açısı ile yorumlanmış bu bölümü izlemenizi tavsiye ederim.

Hepimiz bu hayatın bir parçasıyız. Küçüğü büyüğü, zengini fakiri, akıllısı aptalı. 

Bu sistemde her birine ihtiyaç var. Tutunuyoruz, mücadele ettiğimizi sanıp deney faresi misali çemberde amaçsız şekilde koşup duruyoruz. Tabi bu hayat maratonunda her birimizin ayrı ayrı dertleri, şikayetleri var.

…Hmm alacağım Porsche’nin yeni kasası seneye çıkacakmış beklemeliyim, Gucci bu sezon döktürmüş. Ahh… Madrid şimdi ne harikadır!

…Akbil basmadı. Kyk param bitti. Okulun aylığı, yurdun parası, evin faturaları, finaller…  

…Harika bir mekan açılmış bütün piyasa orada, hadi gidip, dağıtalım biraz.

…Ev buz gibi soğuk, doğalgazı kesmişler, bebeğimin ateşi var, ilaç alacak 5 kuruş paramız yok

…Seviyorum, aşığım, bir tanemler, kavgalar, barışmalar beri gelsin…

…Kanserim… Saçlarım dökülüyor, her noktam sanki acıdan kopuyor. Ölüm bu kadar acıtabilir mi? İnsanların acıyan gözlerle bakmasına tahammül edemiyorum... Çocuklarım ne yapacak benden sonra?

…Bu seferki patlama çok büyüktü. Anne korkuyorum, bizim evimize de bomba atarlar mı? Karnım aç, bacağımı hissetmiyorum. Babam nerede?

Hayat her birimize farklı sunulmuş bir labirent... Her bir sapak bizi ayrı olayların içine itiyor.

Kimimiz şanslı geliyoruz, kimimiz cehennemden bile kötü şartlarda. Çoğu kez bu adaletsizlik içinde verilen dünya sınavının ne anlama geldiğini düşünüyorum… Hayatımızdaki amaç, mutluluğa erişmek ise, her ne kadar eşit olmayan şartlarda olsak bile, çıta yukarıya çıkıldıkça mutsuzluğun çok daha fazla olduğunu, maneviyatın dünyevi zenginlikler artıkça bir o kadar köreldiğini düşünüyorum.

Hayatımızın amacı neydi? Her günü nasıl yaşamalı? Ne istiyorum? Ne istiyorsun? Duygulara göre davranmak mı? Mantığa göre mi?

Bu hayat bir sınav mı? Yoksa her saniyesini önem vereceğimiz doyasıya tadını çıkaracağımız bir fırsat mı? Bu hayatı kendimiz için mi ,insanlık için mi, yaşamalı…?

SAVAŞIN ŞAFAĞINDA…

Çok net bir tablo ile karşı karşıyayız, şu anda savaşın en kalleş halini yaşıyoruz. Pkk, Işid, Dhkpc, Fetö ve istihbarat örgütlerinin el birliğiyle 15 Temmuz Darbesi, suikastlar, canlı bombalar, masum insanların vahşice katledilişi ve provokasyonlar… Her gün yeni bir terör hadiseleriyle uyanışlarımız bizi acıdan mahvetse de, bir o kadar güçlendirdiğini hesaba katamadılar. Haliyle yaşadıkları kafa karışıklığının vermiş olduğu tedirginlik sonucu, anca bir o yandan, bir bu yandan, hastalıklı, savruk saldırıları izah edebilir.

İşte bu kötü, açgözlü ve acımasız topluluklar sebebiyle dünyamız her zaman vahşet dolu bir yerdi. Geleceğin tablosunda uluslararası sistem daha da azgınlaşacak...

DİKEN OLMALIYIZ

Kızgınız … Kırgınız… Ve ne çok şey borçluyuz…

Yitirdiğimiz masum canlara, analara ve çocuklara, kahraman askerlerimiz ve polislerimize, Ömer Halisdemir ve Fethi Sekin’e…

O saçma ideolojileriniz için kaç yuvada, kim bilir kaç can acı çekecek bir ömür.. Ve onlar acılarını yaşarken, biz her şeyi unuttuk ve unutmaya devam edeceğiz. Yarın bambaşka bir şeyi konuşacağız.

Dostun düşman, düşmanın dost olduğu, kutupların her an değişebildiği bu küresel sistem sadece siyasete değil bizim hayatımıza ve geleceğimize de yön verecektir. Bu sebeple artık Fillerin savaşında ezilen çimenleri dert edinmeliyiz.

Artık diken gibi olmalıyız… Rahatça basamasınlar… Öldüremesinler…

Merve Sarı

Şeffaf Gazete.com