Hırsızlık yapsanız polisi görünce yolunuzu değiştirirsiniz. Adam öldürseniz jandarmadan kaçarsınız. Gelgelelim son dönemin alışkanlığı bu değil. Dolandırıcılar, tecavüz sanıkları, uyuşturucu satıcıları; kaçmak bir yana, devletin tepesinde ağırlanıyor. Yetmiyor, fotoğraf çektirip hediyeleşiyorlar. Sonra o fotoğraflar, işledikleri suçlara kalkan oluyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kurduğu düzeni anlatan SS, cuma günü okurla buluştu. O anda da Türkiye gündemini belirledi. Kuşkusuz kitapta en çok konuşulan konulardan biri, işadamı Sadullah Alagöz’ün şüpheli olduğu tecavüz dosyasıydı. 17 yaşındaki E.M., başta içişleri bakanı olmak üzere devlet erkânıyla poz veren, Soylu istifa ettiğinde “Yanındayım” açıklamaları yapan Alagöz’den şikâyetçi olmuştu. O geceyi anlatan E.M., ifadesinde, “Telefonundan Instagram’ını açtı, siyasilerle olan fotoğraflarını gösterdi. Bana ‘Ben başkan olacağım, polis başkanlarıyla aram iyi, polislerle aram iyi’ dedi” sözleriyle hikâyeyi anlatıyordu. Kısacası, fotoğraflarla “Arkam sağlam” mesajı veriyordu. Bununla da kalmamış, tecavüz soruşturması sırasında Ankara Emniyet müdürü de mağduru koruması gereken aile bakanı da Alagöz’ü makamında ağırlamış, beraber samimi pozlar vermişti. Üstelik, görüştüğümüz Aile Bakanlığı, Sadullah Alagöz’ü bakanlığa, Ömer Azküçük isimli bir hâkimin getirdiğini söylüyordu.
E.M., çığlık atıyordu. Ama duyması gereken bakanlık, yargı ve polis; şüpheliyle içli dışlı olmaya devam ediyordu. Nitekim, Adli Tıp raporu, tecavüz bulgusunu desteklediği halde, olayın iddianamesi nedense bir türlü yazılmamıştı! Alagöz, E.M’nin ablasının kendisiyle zorla ilişki kurduğunu söylüyor; avukatı, “Müvekkil içinde sperm olan selpak poşetinin akıbetini bilmemekle birlikte, aleyhinde kullanılabileceği düşüncesindedir” savunması yapıyordu. Yoksa savcılık bu ifadeye mi inanıyordu!
Kitabın ardından polise, yargıya en önemlisi bakanlığa bir çağrı yaptık. “Artık poz vermeyi bırakın, mağdur çocuğun yanında olun” dedik.
Peki kitaptan sonra ne oldu?
Önce dava dosyalarında ifadesini okuduğumuz E.M’ye ulaştık. Söyledikleri bizim de gözümüzü yaşarttı. Haberlerden sonra ilk kez nefes almıştı. Ama yaşadıklarını unutamıyordu: “Size teşekkür ederim. Annemle oturuyoruz kalkıyoruz, size dua ediyoruz. Siz olmasaydınız bunların hiçbiri olmazdı. Artık sadece adaletin yerini bulmasını istiyorum. ‘Tutuklandı’ haberini bekliyorum. Tüm zorlukları ben çektim. Kaç kez ifade verdim. Doktora götürüldüm, muayene edildim. Sonra yurda verdiler. Sahiden orada durumum çok zordu. Unutamıyorum, halen kabûs gibi aklımdan geçiyor.”
Öğrendik ki mağdur E.M’yi CHP Kadın Koları Başkanı Aylin Nazlıaka ve Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Müjde Tozbey aramış. Dernek, davasını üstlenme kararı almış. Dernek avukatı, bugün, koruma ve uzaklaştırma kararı için başvuracaklarını söyledi.
Kitaptan sonra bakanlık da telefonunu çaldırmış. İyi olup olmadığını, ihtiyaçlarını sormuş. Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi de arayarak yardım teklifinde bulunmuş.
Bir şey daha... Alagöz, E.M’nin şikâyetinin ardından ortak bir tanıdıklarıyla aileye mesaj göndermiş. “Benim 10 tane avukatım var, bana hiçbir şey olmaz, dava bile açılmaz” diyerek gözdağı vermiş. Yetmemiş, “Onları sınır dışı ettireceğim” diye tehdit etmiş.
KADRO KARŞILIĞI İLİŞKİ TEKLİFİ
Dikkatimizi çeken bir şey daha oldu. Alagöz’ün adının karıştığı, Ankara Adliyesi’nde ondan fazla dosya vardı. 2018’de bir başka kadın daha tecavüz mağduru olduğunu söylüyordu. Yazdığımız kitabın ardından kadınlar, sosyal medyadan bize ulaştı. Üniversitede kadro arayan bir akademisyen, Alagöz’ün, kendisiyle birlikte olma karşılığında devlette kadro teklif ettiğini anlattı. Kadın akademisyen onu reddettiğini “Ankara’da çok güçlü, ben yurtdışında doktora yapıp kadro ararken, o üniversitelerde konferans veriyor, anlattıklarınızı görünce hiç şaşırmadım” diyerek durumu anlattı. Onu en çok şaşırtan, Alagöz’ün, gayet normal bir şeymiş gibi bunu teklif edebiliyor olmasıydı.
Tam yazdıklarımı bitirmiştim ki arşivden, Sadullah Alagöz’ün, 2 yıl önce eleştirilere konu olan bir haberi önüme düştü. Alagöz, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitmekle kalmamış, orada resmi açıklamaların yapıldığı kürsüye çıkmıştı. Fotoğrafını “Durmak yok yola devam” diyerek paylaşmıştı. Bu fotoğraf, o dönem, “Nasıl olur” diyerek eleştirilmişti. Haberde “Gözü cumhurbaşkanlığında mı” yazıyordu. Aklıma, mağdur E.M’nin “Başkan olacağım dedi” yazan ifadesi geldi.
Sadece fotoğraf diyoruz. Ancak bakıp geçtiğimiz görüntüler, koca bir perde gibi, onlarca suçu saklıyor. Biz, fotoğrafları yırtan çığlığı duyurmaya devam edeceğiz.
Barış Terkoğlu -CUMHURİYET