Güzel ülkemiz için yazıyoruz - TOPRAK PEŞKEŞ VE İŞBİRLİĞİ - Erk Acarer Şeffaf Gazete
http://seffafgazete.com/yazarlar/KONUK-KOLTUGU/34705/toprak-peskes-ve-isbirligi--erk-acarer

 

KONUK KOLTUĞU

KONUK KOLTUĞU
TOPRAK PEŞKEŞ VE İŞBİRLİĞİ - Erk Acarer
4 Ağustos 2019, 19:37
 
Toprağımızı peşkeş çeken işbirlikçi
 
Dedem Emin Bey… Kaz Dağları’na meyilli küçük bir sokağı var Ayvalık’ın Karaağaç köyünde. Ege köylüsü tembeldir; tembelmiş. Neden çalışsın ki zaten. Hasat olurken başında mı bekleyecek? Öyle kostik filan basmıyorsun eski zamanlarda zeytin vaktinden önce olsun, bir daha olsun, çok olsun, çok satalım diye… Aklına da gelmiyor kimsenin. Tabiat ana hükmünü veriyor, ne eksik ne fazla.
 
Emin Bey Komünist.
Mütevazı bir zeytinyağı farikası var. Kooperatif istiyor. İki nedeni var. Toprak önemlidir: “İlle de bizim ama hepimizin…” Diğer nedeni bambaşka. “Tembellik insanın doğası” diyor. “İşi, toprağı bölüşelim ki daha çok tembellik yapabilelim.” Tan Gazetesi okuyor. Gazete İstanbul’dan haftalık halde paketlenip gönderiliyor. Ahmet Emin Yalman, Zekeriya Sertel, Burhan Felek’in yazarları arasında olduğu, gericilerin matbaasını bastığı, yakıp yıktığı gazete. 80’lerde çıkan ‘baldır bacak’ Tan değil yani.
 
Onu Cumhuriyet gazetesiyle birlikte babam günlük kovalıyor. Başlıkları hoşuna gidiyor. Şahsına münhasır bir adam. Yazları adalardayız, Avşa adası, bağ bahçelere dalmadayız. Toprak sahibinin bir şey dediği yok, toprak ortak, göz hakkı var. Fakat bir gün, bir bahçeden iki susak kopardım. Adam görmüş, peşimden eve kadar gelmiş. Onları boyayıp tezgâhta satacak, para kazanacakmış.
 
İki elinde iki susakla gitti. Gitmesiyle babam tek kişilik kanepeyi kaptı, duvara vurdu. 4 ayağının izi çıktı. “Aha” dedi, “Köyümüzde bu kadar gülle deliği var. Toprağımızı vermeyelim diye gülle altında savaştık… Ne göz dikeceksin, ne göz diktireceksin…”
 
Yıllarca ‘o gülle deliği’ evde durdu. “Toprak önemlidir, hepimizindir, ne göz dikeceksin, ne göz diktireceksen. Hakkın kadar olanı…”
 
Anadolu’dan Mezopotamya’ya, oradan Kaz Dağları’na… Anadolu halkları buradaydı. Türkler buradaydı, Kürtler buradaydı, hatta şimdi savaşla gelen Suriyeliler buradaydı. Onlar yoktu ama… Kanadalılar, Avrupalılar ve haramiler…
 
Haçlılara karşı savaş filan diyorlar ya…
 
Hektor, canını dişine takıp Anadolu’yu birleştirmek, toprağını insanını, özgürlüğünü korumak için istilacı Aşil’le savaştı. Talihsiz bir günde onun tarafından öldürüldü. Buna rağmen Akhalılar Çanakkale’yi geçemedi. Ta ki; o meşhur hileye başvurup Truva atını icat edene kadar.
 
Sonra Haçlılar… 1096 yılında… Din kılıftı. Batıda olmayanı doğudan almaya geldiler. Yaklaşık iki yüz yıl süren Haçlı Seferleri, Anadolu’da taş üzerinde taş bırakmadı. İstilacıları Selahaddin Eyyubi onları durdurdu.
 
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’a girince “Troya’nın intikamını aldım” dedi. Ortadoğu’da kimyasal silahı I. Dünya Savaşı’nda ilk kez kullanan İngiliz General Edmund Allenby, Mondros Mütarakesi’nden hemen sonra Osmanlı coğrafyasını arşınladı. Suriye’deki ‘o anıt mezara’ çizmeleriyle bastı: “Yine geldik Selahattin.”
 
Mustafa Kemal, Dumlupınar sırtlarından Kocatepe’ye baktı, Yunan ordusu dağılmıştı, fısıldadı, birkaç kişi duydu: “Hektor’un öcünü aldık!
 
Toprağımızı peşkeş çeken işbirlikçi şimdi oturmuş, bizimle alay eder gibi, bize emperyalizmden söz edip, “Haçlılar, topunuz gelin” diyor.
 
Elin Kanadalısı; gerçek altınımızı, zeytinimizi, suyumuzu, dünyanın başka yerinde olmayan bitkimizi, toprağımızı çalıyor, kendine altın çıkarıyor. Bir de…
 
Böyledir, bu iş… İşbirlikçi vatan haini çıkınca;  toprağını almakla kalmazlar, bir de üzerinde köle olarak seni çalıştırırlar.
 
Doğrudur. Türkler taş taşımakta mahirdir. Kürtler çok güzel cenaze taşır. Suriyeliler geldi bir de, tarlada bahçede ucuz işçiler. Altın tarlalarında da kullanılacaklar. Onlar da denizden çok iyi çocuk cesedi taşır.
 
Velhasıl Emin Bey bugünleri görse tembellik filan dinlemez Kazdağı’nda eşkıya olurdu.
 
Velhasıl toprak önemlidir.
 
Velhasıl, bizim olan, bizim olandır, ancak aramızda paylaşılır.
 
Velhasıl işbirlikçi hain…
 
Anadolu’dan Mezopotamya’ya, oradan Kaz Dağları’na bakınca. Tarih tekerrür.
 
Velhasıl geldikleri gibi giderler.
 
Giderayak daha fazla altımızı oymasalar bari. 
 
Erk Acarer / BİRGÜN