Güzel ülkemiz için yazıyoruz - SURİYELİ PROBLEMİNİN KAYNAĞI ERDOĞAN Şeffaf Gazete
http://seffafgazete.com/yazarlar/KONUK-KOLTUGU/28619/suriyeli-probleminin-kaynagi-erdogan

 

KONUK KOLTUĞU

KONUK KOLTUĞU
SURİYELİ PROBLEMİNİN KAYNAĞI ERDOĞAN
14 Temmuz 2016, 19:53
 
 
Suriyelilere vatandaşlık tartışması, Erdoğan karşıtı cephede bir kırılma yarattı. Kimi kesimler “Suriyeli istemiyorum” kampanyası yaparak vatandaşlığa karşı çıkıyor, kimi kesimler de vatandaşlığın artık kaçınılmaz olduğunu, Suriyelilerin de vatandaş olabilmesi gerektiğini savunuyor.
 
Bize göre ise meseleye “problemin kaynağına” inerek bakılmalı…
 
Nasıl mı? Şöyle ama önce Albert Einstein’ın şu şok önemli sözünü anımsatalım: “Hiçbir sorun, sorunun oluştuğu bilinç düzeyinde çözülemez.”
 
AKP’nin iç ve dış politikada yaptığı 180 derecelik hamlelerin gerçek bir çözüm olamaması, işte bu nedenledir.
 
Zira AKP problemlerin kaynağıdır, o nedenle de problemlere gerçek çözümler bulamaz! Hatta AKP problemlere çözüm ararken yeni problemler yaratır!
 
AKP’NİN YARGIYI ELE GEÇİRME AŞAMALARI
 
Örneğin yargıyı ele alalım. AKP yargıda yükselttiği ve kritik yerlere atadığı cemaatçilerle hem Cumhuriyet Yargısını biçti, hem de muhaliflerini tasfiye etti. AKP bu işi yapabilmek için yasama gücünü kullandı; yapısal değişikliğe gitti.
 
Bu yargıda büyük bir problemdi. Bu problemi yaratan Erdoğan, ardından devlet gücünü paylaşmak isteyen Cemaat ile hesaplaşmaya başladı. Kuşkusuz Cemaatin yargıdan temizlenmesi Türkiye için yararlıydı, dahası her cumhurbaşkanı ve başbakanın da normalde göreviydi! Fakat Erdoğan eski problemi çözme adına, bu kez yeni bir problem yarattı. Yargı yapısını yeninden bozdu, kurulları genişletti. Bunun için milliyetçi ve sosyal demokrat yargı üyeleriyle ittifak kurdu. Kurullar genişleyince Cemaatçi yargı üyeleri azınlıkta kaldı.
 
En sonunda Erdoğan, bu kez azınlıkta kalan Cemaatçi yargı üyelerini de tasfiye etmek için yeniden bir yapı değişikliğine soyundu. Bu kez daha önce genişlettiği kurulları daraltacaktı! Oysa yapıya hiç dokunmadan, cemaatçi yargı üyelerini soruşturma, disiplin gibi yollarla da yargıdan temizlemek mümkündü!
 
Fakat Erdoğan yapıyı değiştirerek birkaç kuş vurma peşinde. Kurulları, mevcut cemaatçi sayısından daha fazla daraltmaya yönelen Erdoğan, böylece ittifak yaptığı çeşitli kesimleri de sepete koyup eleyecek!
 
Sonuç olarak Erdoğan yarattığı problemi hem çözememiş, hem de yeni problemler yaratmış oldu; fakat iktidarını da korumuş oldu!
 
EĞİTİM, KÜLTÜR, SANAT VE SPORDA DA AYNI YÖNTEM
 
Benzer durum eğitim alanında da geçerli. Erdoğanlar orada da 12 yılda 12 farklı sistem uygulayarak adım adım Cumhuriyet eğitimini bitirdiler.
 
Önce Cemaatle birlikte eğitimin sınavlarını ve atamalarını felç ettiler. Ardında çeşit çeşit sistemler deneyerek Cumhuriyet eğitiminden ne kaldıysa tırpanladılar.
 
Sonra pay kavgasına tutuştular. Devlet gücünü kullanan AKP Cemaatin eğitim kurumlarını biçti. Fakat bu bir problem çözme değildi! Tersine başka problemler yarattılar: Okulları İmam Hatipleştirdiler, seçmeli ders adı altında müfredatı dinselleştirdiler, eğitimi bilimsellikten çıkardılar, evrimi müfredattan attılar…
 
En sonunda da kendi rejimlerini inşa etmek ve “kindar nesil” yaratmak amacıyla kendi vakıflarını kurup, eğitim kurumlarını ele geçirmeye başladılar.
 
Sadece yargı, sadece eğitim mi? Kültür, sanat ve spor dünyası bu yağmadan kurtulabildi mi?
 
Elbette hayır. Sanat ve kültür dünyasını ablukaya aldılar; ilgili kurumları yönetenleri sudan gerekçelerle görevden aldılar; birçok sahneyi kapattılar, çeşitli yazarların oyunlarını yasakladılar…
 
Asıl patlama ise sporda ve özellikle futbolda yaşanacak. AKP yıllar içinde bir yandan kendi kulüplerini kurdu, bir yandan da mevcut kulüpleri ele geçirmeye çalıştı. Direnişle karşılaştığında, Fenerbahçe örneğinde olduğu gibi, hapis cezalarına varan operasyonlar yaptı.
 
Ardından bir yandan stat operasyonları ile kulüp yönetimlerini bağladı, bir yandan da kulüpleri iflas noktasına götürecek borçlanma sistemini dayattı. Kulüplerin batarak ağa düşmeleri maalesef an meselesidir artık…
 
SURİYELİ PROBLEMİNİN KAYNAĞI ERDOĞAN’DIR!
 
Gelelim asıl meseleye, Suriyelilere vatandaşlık meselesine…
 
Güya şimdi Erdoğan Suriyelilere vatandaşlık vererek bir problemi çözecek! Oysa Erdoğan bu yöntemle bir problem çözmeyeceği gibi, çok daha büyük problemler yaratacaktır! Çünkü Erdoğan asıl problemin kaynağıdır!
 
Bugün ülkemizde 3 milyon Suriyelinin bir mülteci hayatı yaşıyor olmasının baş sorumlusu Erdoğan’dır! Erdoğan’ın yeni-Osmanlıcı politikaları ve Esad’ı yıkma hedefi, bu büyük problemi yaratmıştır.
 
Kendi itiraflarıdır. Örneğin AB Bakanı Volkan Bozkır aynen şöyle demiştir: “Türkiye çok önemli bir şey yaptı. Suriye’de olmayan bir muhalefetin oluşması için önayak oldu. Türkiye topraklarında filizlenmesine izin verdi. Bugün eğer bir Suriye muhalefetinden bahsedebiliyorsak Türkiye’nin çabaları sayesinde bu olmuştur.” (Hürriyet, 18 Mart 2013)
 
Erdoğanların Esad’ı yıkma ve Suriye’de Müslüman Kardeşler kurma hedefi nedeniyle milyonlarca Suriyeli mülteci durumuna düştü.
 
Şimdi Erdoğan bu büyük probleme “vatandaşlık” yoluyla çözüm bulacakmış!
 
Oysa bu bir çözüm değil, yeni problemlerdir. Tıpkı yukarıda verdiğimiz örneklerdeki gibi, Erdoğan vatandaşlık oyunu ile de iktidarını sürdürmeye çalışmaktadır.
 
Bakınız ne diyor Orman Bakanı Veysel Eroğlu: “Suriyelilerin duası ve bereketiyle yüzde 5 büyüdük.”
 
Hangi bereketmiş acaba o? Ucuz işgücü bereketi mi? Aslında en iyi Suriyeliler biliyor: Suriyeliler AKP için önce terörist ve ucuz iş gücü olarak değerliydi, şimdi de oy anlamına gelecek “vatandaş” olarak…
 
Kaldı ki Erdoğan’ın “mültecileri otobüslere doldurur göndeririz” diyerek AB’yle pazarlık yapmasının üzerinden daha iki ay bile geçmedi!
 
Diğer yandan 3 milyon önemli bir rakamdır ve bu ağırlıkta bir vatandaşlık kabulü, milletleşme meselesinde yeni sorunlar yaratacaktır. Kuşkusuz Erdoğan için millet yerine ümmet olmak ideolojik, çok etnisiteli olmak da başkanlık ve federasyona uyacağından siyasi tercihtir!
 
SURİYELİ’YE DEĞİL, ERDOĞAN’A KARŞI ÇIKALIM!
 
Yeri gelmişken belirtelim; Erdoğan’ın Suriyelilere vatandaşlık oyunu ne kadar yanlışsa, bazı çevrelerin kaba bir Suriyeli karşıtlığına soyunması da o kadar yanlıştır!
 
Suriyelilerin büyük çoğunluğu, doğrudan silahlı muhalif olan ve gece sınırı geçip savaşanlar hariç, zorunlu mültecidir. Fakat böyle olmasının sorumluluğu kendilerinde değil, AKP Hükümeti’ndedir!
 
Bu çevrelerin kaba bir Suriyeli karşıtlığına soyunmak yerine doğrudan AKP Hükümeti’nin Suriye’ye düşmanlığını mahkûm eden bir muhalefet anlayışına yönelmesi, Türkiye adına da “zorunlu misafirlerimiz” olan Suriyeliler adına da daha yararlı olacaktır.
 
Suriye’ye düşmanlık bitirilmeli ve Suriyeli kardeşlerimiz de vatanlarına kavuşmalıdır. Çünkü Suriyelilerin Türk vatandaşlığına değil, vatanları olan Suriye’ye kavuşmaya ihtiyaçları vardır!
 
Mehmet Ali Güller